Game 'n World
Degisim her zaman kotu sonuclar yaratmaz
R.A. Solvatore, Drizzt Do’Urden’i hayatıma sokup o epik macerasını bana anlattığı için hayranı olduğum bir yazardır, hayatımın ilk anti-kahramanı Spawn ise beni Todd McFarlane’a hayran etmiştir, öte yandan uzun zamandır Elder Scrolls serisini oynadığım için bu oyunun yapımcılarına da büyük saygı duyarım. Demem o ki, Kingdoms of Amalur: Reckoning’i (KoAR)ilk duyduğumda ne kadar heyecanlandığımı siz tahmin edin.Yapım aşamasındayken bizlere “farklı bir RPG” sunma sözü veren bu oyun, bahsettiği farkı yaratabildi mi peki? Açıkçası bazı yönlerden evet, bazı yönlerden ise...eh işte.
Ben bir fantastik dünya olsam
Bir ölü olarak başladığımız KoAR hayatımıza oldukça canlı bir şekilde devam ediyoruz. Gnome’ların elinde, başarısız olduklarını düşündükleri bir deneyden sonra diğer cesetlerin yanına çürümesi için atılan karakterimiz kısa zaman içinde kendisine geliyor ve maceramız bir anda başlıyor. Gnome’ların Well of Souls dediği ve ölüleri diriltmek için geliştirmeye çalıştıkları bu mekanın şimdiye kadar ki tek başarısı biz oluyoruz. Lakin olaylar bununla da bitmiyor. Zamanla karakterimizin Well of Souls’ta dirilmeyi başarmış tek kişi olmaktan daha da fazlası olduğunu anlıyoruz.
Amalur, temelinde biraz kader ve hayatın akışına dair bir hikayeye sahip. Nitekim bunu daha oyunu başlarında fark ediyoruz. Kaderimizin yazılmadığını öğrendiğimizde ise bu iş çözmek bizlere düşüyor. Hikaye hakkında daha fazla şey söyleyerek yanlışlıkla spoiler falan vermek istemiyorum ancak şunu belirtebilirim ki Salvatore üstattan yine kaliteli bir eser ortaya çıkmış.
Hikayelerimi daldan dala atlayarak anlatsam
Lakin ne yazık ki bu hikayeyi kurgusal anlamda o kadar sağlam bir şekilde göremiyoruz. Açık dünya bir oyun olan Kingdom of Amalur’da hikaye daha en başlarda kopma tehlikesi yaşıyor. Nitekim kendinizi bir anda yan görevlerle boğuşurken buluyor ve ana hikayeye bir iki gün sonra devam edebiliyorsunuz. Evet, daha önceki oyunlarda da bu tarz bir durum söz konusuydu fakat onlarda bir fark vardı.
Örneğin sıklıkla yapılan Skyrim-Amalur karşılaştırmasını ele alacak olursak; Skyrim’i de belki aylarca ana görevi yapmadan oynayabilirsiniz, fakat o evrende bulunan ejderha tehlikesini ve iç savaşın yarattığı karışıklığı da her an hissedersiniz. Yani siz haftalarınızı sadece ot toplayarak geçirseniz bile etrafta uçan ejderhalar, Stromcloak esirini götüren Lejyon askerleri veya iki grubun ara ara açık alanda yaptığı küçük çatışmalar ile bu iki büyük problem sürekli olarak size hatırlatılır. İşte maalesef Amalur’da bu tarz bir durum ile karşılaşamıyoruz. Ciddi anlamda an geliyor ki kendinizi sanki bir MMORPG oynarmış gibi hissediyorsunuz. Zaten oyuna MMORPG niyeti ile başlandığını düşündüğünüzde, evreni ve KoAR kurulumunu tanıtmak için ortaya çıkan bu tek kişilik oyunun ilk fikirden tam olarak kopamadığını üzüntüyle fark ediyorsunuz.